11 Kasım 2015 Çarşamba

4 bira 1 camel



-İki tuborg, bir camel box abi
+Box kalmamış yalnız
-Ver abi soft ver madem
+19 lira hepsi
-Bi de çakmak ver bari
+Şimdi 20 etti
-Tamamdır abi.

Ağır adımlarla odama doğru çıkıyorum. Gökyüzünde hüzünlü bir ay asılı. Gözlerimi öylece yukarıya dikip sanki soru sormuşum da cevap vericekmiş gibi bekliyorum. Koridorun başında olan odama geçmem pek zaman almıyor. Odam nem kokuyor.Kapıyı açar açmaz kalorifer peteğinin üzerindeki solmaya yüz tutmuş çiçeğe takılıyor gözüm. Daha önce çok çiçek soldurdum balkonumda hemen tıbbi müdahaleyi yapıp suyunu veriyorum. Ama konuşmuyorum şimdilik. Birazdan kendini içkiye verecek bir adam çiçeğe güzel şeyler söylemez çünkü.

İlk birayı üç dikişte yanında tek dal sigarayla bitiriveriyorum hemencecik.  Elbette sigaradan bir bok anladığım yok. Sırf izlediğim bir filmde adam sigarayı güzel içiyor diye içiyorum. Hatta filmdeki o adam sigarı güzel içmiyor adeta sigarayla sevişiyor.  Böyle giderse benimde başlamam içten değil.

Kendime şiir okuyorum ikinci birayı açarken. Şiir bitinceye dek ikinci birayı da yarılamış olmanın garip tadı var ağzımın içinde. Telefonda Müslüm Gürses çalyor. İkinci sigarayı iliştiriyorum serçe parmağımla yüzük parmağımın arasına. Öyle öyle çekiyorum ciğerime zifiri, nikotini, zehri. Öyle öyle bitiyor ikinci bira.  Öyle öyle özlüyorum gözleri deniz kestanesi bir kadını.

İkinci bira da bitince kapıyı aralık bırakıp ağır adımlarla çıktığım merdiveni yine aynı rutinle iniyorum. Kafeteryaya girip direkt bira dolabına saldırıyorum aç itler gibi. Iki tane daha tuborgu kapıyorum ordan. Aslında  ben bomonti içiyorum ama tuborga gidiyor elim nedense. Hiçbir şey demeden 12 lira kesip paranın üstünü uzatıyor.  Eyvallah abi deyip çıkıyorum kafeteryadan. Üzerimde yabani bakışlar var bahçeden geçerken kafamı yerden kaldırmadan yürüyorum. Merdivene gelince yine salıyorum kendimi ağır adımların eşliğine. Yine aynı yerde tutulup aya takılı kalıyorum. Ay mı yoksa dolunay mı ayırt edemiyorum. Hala sorduğum sorunun cevabını verecekmiş gibi duruyor. Ama çıtı çıkmıyor. Dönüp sırtımı odama yöneliyorum.

Eskidende öyleydi. Ayın beni takip ettiğini filan sanardım hep. Herkes öyle sanmıştır bir dönem. Ara sokaklara girip geceleri aydan kaçardım. Ama sokağı dönüp başımı kaldırınca yine orada asılı olduğuna şahit olurdum. Ya ben çok küçüktüm o kocaman. Ya da oyun oynuyorduk ve hep o kazanıyordu. Belki de ikisi birden olurdu.

Aya sırt çevirip odaya girince telefondaki müzik değiştiğini ve yerini Neşet Ertaş’a bıraktığını görüyorum. ‘Mevlam ayrılk vermesin, gökte uçan kuşa eyvah’ diyor. Vermesin diyorum. Yeni aldığım birayı açıyorum. Biranın ıslak sert şişesi elimi tatlı bir serinlik bırakıyor. Sigarayı yakıp ciğerlerimi yakarcasına içime çekiyorum. Dumanı dışarıya salınca oluşan bulutumsu tabloyu izliyorum. Aslında neden içtiğimi dahi bilmiyorum.  Sabaha kadar içip banyoda sızmak istiyorum. Bugün cumartesi olsaydı belki, ama daha bugün pazartesi  İbrahim diyorum. Cevap vermiyor İbrahim. İbrahim zaten bi kukla gibi hep susmayı tercih ediyor. Hep susuyor. Hep susuyor. Hep susuyor. Besbelli canı yanmış. Ama dile gelmiyor.

Böyle böyle açıyorum üçüncü birayı. İşte o zaman geliyor aklıma babam. Şerefsiz babam, orospu çocuğu babam.  Kumarda yitirdikleri düşünüyorum. İçtiği kısa maltepenin kokusu geliyor burnuma.  Burnumun direği sızlıyor. Aptal gibi ağlamaya başlıyorum. Burnumu çeke çeke salya sümük ağlıyorum. Elimin tersiyle akan yaşları silip İbrahime küfrediyorum. İbrahim yine kayıtsız şartsız susmayı yeğliyor. Belki konuşsa her şey daha farklı olacak ama konuşmuyor piç

Şimdi elimde sigara ve birayla acaba babama çeker miyim korkusu doluyor içime. Hayatım boyunda tiksindiğim şeyleri yapmaya mı başladım yoksa bu yaptığım kendimi kanatmak mı sadece. Kırılıyorum. Defalarca, defalarca, ve defalarca kırıldım ve yine kırılıyorum. Elimden başka bir şey gelmiyor.

Annemse gelmiyor bu gece aklıma hiç. O gelmesin zaten.  O gelince ben banyoya koşuyorum. Boş bira şişesini klozetin köşesine çarparak kırıyorum. Bileklerime ağlayan bir kukla çiziyorum. Annem gelmesin aklıma. O gelince ben hep intihar ediyorum.

Cebimde sadece 8 liram kalmış. Bu yüzden olsa gerek son biramı yavaş yavaş yuvarlıyorum. Duvarda asılı kızılderili figürünün başını etrafını çevreleyen kuş kanatlarının altnda neler yattığını düşünüyorum. ‘Kuşlara takılıp gidiyor aklım’ diyor Zarifoğlu. Kuşlara takılıp gidiyorum.

Sigarayı içerken müptela gibiyim. Biri bitmeden diğerini yakıyorum. Bitmek üzere olan sigarayla yeni sigarayı yakmanın tarifsiz sevincine bırakıyorum kendimi.  Hüzünlü bir piçim diye tarif ediyorum hep kendimi. Kapkara bir boşlukta yitiriyorum kendimi. 

Dört bira bir camel alacak kadar param var. Ancak o kadar hüzünlenebiliyorum. Son birayı ağlayarak bitiriyorum. İbrahime dönüp bakmıyorum bile. Ben piçim o hüzünlü piç. Işığı açık unutup yatağıma geçiyorum. Ve başımı yastığın altına koyup öylece sızıyorum. 

İyi mi geceler sahiden..

İbrahim H. Ataş