22 Mayıs 2016 Pazar

Mualla

















chapter ı

bi defasında birini sevmiştim. benden iki yaş küçüktü. adı mualla. bi giyim firmasında çalışıyordu. tam zamanlı. vardiyası yoktu. kimi zaman sabah kimi zaman akşam. bazen öğlenleri gidiyordu gece olunca dönüyordu eve. üstelik onunda babası ölmüştü. ben onda biraz kendi piçliğimi bulmuştum. benden sadece annesi fazlaydı.

ben o zamanlar garsondum. iki üç tane arkadaşa uyup otelde işe başlamıştım. yoksa ondan bi farkım yoktu pek. gecem gündüzüm yoktu. antrak çalışıyordum. sabah altıda evden çıkıyordum. akşam onbiri geçiyordu eve ulaşmam.

arkadaşlar o zaman otel işi iyi dediler. 8 saat çalışıyorsun mesai yok. kalınca parasını alıyorsun filan. hem sigortan da tam yatar dediler. inandık. düştük 4 arkadaş otel yoluna. oysa hiç dedikleri gibi çıkmadı. haftada iki defa zorunlu mesai yapıyorduk bi de galalar vardı. iflahımızı sikiyorlardı otelde. yağmurdan kaçıp doluya tutulmuştuk.

tek teselli eden sigorta işiydi. ilkokul üçüncü sınıfta falan başlamıştım çalışmaya on yıldan fazla ediyordu. ama sigortalı gün sayım 230 du o sıralar. ama sonra yine işler sarpa sardı. vintır is kamink diye diye kışı getirdik. otelde askı dönemi başladı ve ilk biz çıkarıldık. sonrası hep kepazelik..

o zaman çalışırken almanlardan iki euro koparabilmek için 10 defa masalarına köpüklü bira götürüyordum. rusları zaten sormayın. bir dolar vermek için kılı kırk yarıyorlardı. -duruk. mojna votka. mojna biva. diye diye kıçımızdan ter akıtıyorlardı. hep okuyup hem çalışmak zordu çünkü. maaşta yetmeyince şahken şahbaz olurdum. otelden çıkarılınca orda biriktirdiğim euro ve dolarlarla geçirdim kışı.

chapter ıı

mualla ile de o zamanlar tanıştık aşağı yukarı. bi kafe ortamında oldu her şey. ben yüzbir oynarken taş çaldığım bi sıra göz göze geldik. karşımdaki arkadaşın yanında oturuyordu. yancıydı. cafe latte siparişi vermişti. garson kahveyi getirince çok teşekkürler demişti. insan bi işin içinde olunca öyle ayrıntılara dikkat ediyor. kendini o garsonun yerine koyuyor. o zaman aklına geliyor sabah altı-gece onbir mesaileri. buruk bir kare sadece.

taş çaldığımı görünce görünce eliyle arkadaşımı dürter gibi oldu. kaşımı çattım. gülümsedi. gülümserken sanki ağzının içinden papatyalar dökülüyor gibiydi. gamzeleri yoktu. gamzeleri olsa beni bi şantiyenin üzerinden baş aşağıya salsalar ve o gamzeye düşsem gıkımı çıkarmam. iyi ki derim. iyi ki ittiniz lan.

oyun bitince yan masada duran iskambil kağını alıp içinden kupa kızını muallanın önüne bıraktım. bi bok anlamadığım halde o sıra onu etkilemek için güya falına bakacaktım. kaşını dikerek evet dedi.

-sen kupa kızısın. burcun ikizler. okumuyorsun ama okumaktan yanasın. belki açıköğretim filan. karamsarlığın hayatında yeri yok. hep olumlu düşünüyorsun. çok yorgunsun ama belli etmiyorsun. bi de çok güzel gülüyorsun dedim.

yüzü kıpkırmızı olmuştu. anlamıştım. boktan bi işe başlamıştım ama olmuştu sanki. burcunun ikizler olduğunu kolyesini görünce salladım. ellerine bakınca anladım aslında okumadığını. zira ojeli değillerdi. yıpranmıştı sanki. okulu da oradan bağladım. rengarenk giyindiğini için karamsar olmadığını söyledim. hepsi gelişigüzel söylenmiş sözlerdi.

o gün gidip numarasını istemeye cesaret edemedim ama arkadaşlar arasında bi şekilde aldım numarasını. gece konuşmak istediğimi yazıp yolladım. ben kupa kızıysam sen sinek valesi mi oluyorsun dedi.

yaptığı gönderme bizim şarkımız oldu. o zaman vuruldum işte ben. başımın üstündeki bütün kara bulutlar dağıldı. iyi oldum.

chapter ııı

her şey iyiydi hoştu. aptal gibi aşık olmuştum muallaya. onun hikayesini öğrenince onu kendimle bütünleştirmiştim. manisada dış ticarette kardeşi okuyordu. aldığı maaşın bi kısmını ona gönderiyordu. annesi babasından kalan emekli maaşı çekiyordu sadece evleri kiraydı.

acıdığım için değil. asla değil. kendimi bulduğum için böyle tutulmuştum muallaya.

bir gün her nasıl olduysa yazı yazdığımı öğrenmiş. oysa bütün ilişki boyunca yazı yazdığımı saklamıştım. eski kullandığım forumlardan birinde bütün yazdıklarımı okumuş. ve geçmişimle ilgili bazı şeylere rastlamıştı. bi sohbet esnasında konuyu anneme getirdi. neden bu kadar kapalı olduğumu sordu. her zamanki gibi geçiştirici cevaplar verdim ama tatmin olmamıştı. o akşam eve bırakmamı istemedi. ben de kafasını toplaması için ses çıkarmadım.

sönmeye yüz tutan bir mumun son direnişleri gibiydik. gün geçtikçe daha az buluşuyor daha az yazışıyorduk. geçmişinden kaçamıyor insan. mutlaka bir gün bir yerde tekerine çomak sokuyordu.

bu olaylardan bir ay kadar sonra mualla bıraktı beni. hiçbir şey söylemedi. benim burcum ikizler değil bu kolye kardeşimin hediyesiydi dedi. kupa kızını çıkarıp cebinden masanın üzerine bıraktı. kalkıp gitti.

o iskambil destesinin içinden alıp onu sakladığını bilmiyordum. bir gün böyle ansızın çekip gideceğini de bilmiyordum. öylece gidince kendimi kaleiçinde plaklı meyhanede buldum. çok içtim. meyhaneden çıktıktan sonra beyaz bi mazdanın arka tekerine kustum. nasıl oldu bilmiyorum cihanı aramışım. geldi aldı beni ordan kafamın içinde bin tane mualla vardı. hepsi yüzüme tükürüp tükürüp siyah bi kapıdan uzaklaşıyordu.

cihanla eve geçince bana tuzlu su içirip kusturmaya başladı. bir saat filan klozetin başından ayrılmadım. sonra kahve yaptı. kendime geldim biraz. cihan noldu lan dedi? derdin ne bok gibi içiyorsun.

-mualla dedim sadece.

ağzımdan sadece mualla çıktı.

chapter ıv

cihan açıksözlü bi adam. olum dedi,

-o kız için değmez bak bilmediklerin şeyler var, unut gitsin.
-neyi unutacağım lan neyi. mal mal konuşma.
-sonra bana kızmak yok ama.
-cihan siktirme belanı ne biliyosan söyle.
-olum ben de bugün öğrendim o mualla iyi ayak değil.
-cihan siktir git konuşmayacaksan. ben bulurum bak.
-tamam bak sakin ol önce. bu mualla var ya başkasıyla birlikte. hem de kendinden büyük. adam 44 yaşında. evli. iki tane de çocuğu varmış. son iki gecedir de adamla birlikte bi otelde kalıyor.

hiçbir şey yapamadım. cihan çıktı odadan. kalkamadım yerimden. dünya başıma yıkıldı. elim ayağım boşaldı. dizlerim kopmuş gibi bi his oturdu içime. ağladım aptal gibi ağladım. ben sanmıştım ki annemi bıraktığım için benden uzaklaştı. hayatım sikildi. başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. amına koyayım ben böyle dünyanın.

siktirip gidin lan hepiniz. hepinizin cehennemin dibine kadar yolu var.

ibrahimhalilataş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder